Eylül Akboru · 09 Kasım 2021
Elektrik elektronik mühendisliği. Kimileri için hayallerindeki bölüm iken kimileri için ise tam bir kabus. Bu yazıda sizlerle kendi deneyimlerimi, elektrik elektronik mühendisliğinde karşılaşmanızın olası olduğu durumları ve bu bölüm hakkındaki, kişiden kişiye değişmeyen sabit gerçekleri anlatacağım.
-Öncelikle bölüme girdiğinizin ilk senesinde her mühendislikte olduğu gibi, okuduğunuz bölüme giriş dersinin yanında, fizik, matematik ve tarih gibi ortak dersleri alıyorsunuz. Burada ki önemli nokta şu; elektrik elektronik mühendisliğini tercih etmeyi düşünüyorsanız, hele ki iyi bir okulda bu eğitimi almaya kararlıysanız iyi derecede matematik ve fizik bilgisine ihtiyacınız var. Diğer mühendislikler de tabiki bu bilgileri içeriyor ancak elektrik-elektronik, hele ki elektronik ve haberleşme gibi bölümler neredeyse fizik ve matematik üstüne kurulu diyebiliriz. Bu sebeple aldığınız calculus veya mühendislik matematiği derslerini iyi notlarla vermeye bakmalısınız çünkü bunlar size özellikle 'Elektromanyetik Teori', 'Sinyaller ve Sistemler', 'Devre Teorisi', 'Linear Cebir' ve 'Diferansiyel Denklemler' gibi derslerinizde inanılmaz faydalı olacaklar. Ayrıca siz de yavaş yavaş matematiği yapabildikçe, bölümünüze ısınmaya başlayacaksınız.
-İlk seneyi biraz gezme biraz ders şeklinde atlattıktan sonra, ikinci seneden itibaren konuya hakim olmaya ve sektörü araştırmaya başlayacaksınız. Dersler git gide daha spesifik hale gelecekler. Daha çok seçmeli ders alma ve kendi yolunuzu çizme şansınız olacak. Siz de, size verilen dersler doğrultusunda hangi alana yönelmek istediğinizi araştırmaya başlayacaksınız. Bizim bölümümüzün otomasyon, geri besleme ve kontrol sistemleri, sinyaller ve sistemler, görüntü ve video işleme, telekomünikasyon, elektrik gibi sayamayacağımız kadar alt dalı bulunmakta. Öğrenciler genelde 3. sınıftan sonra almaya başladıkları bu derslerle neye ilgileri olduğunu daha net anlayabiliyorlar. Tabi bu derslerin yanı sıra bölümünüzün, "elektrik","elektronik","haberleşme" gibi keskin şekillerde ayrılacağını bilmekte yarar var ve bu bölümler her ne kadar birbirlerine bağlı gibi gözükselerde her biri işin içine girdiğinizde derya deniz denebilir.
-Kesinlikle bahsetmek istediğim bir alt dal var o da yazılım. Şu an Vestel ve benzeri büyük firmalardaki mühendisler, çok da alanları olmasa bile yazılım yapıyorlar. Artık bu bölümün, yazılımdan ayrılmayacağı aşikar. Öğrencilerin küçükte olsa bir kısmı da zaten bu alana yöneliyorlar okurken. Matlab gibi, mühendisler için üretilen hesaplama yazılımının yanı sıra(Matlab bu bölümde bir çok dersin laboratuvarında kullanılan yazılımdır, kullanmayı er yada geç mutlaka öğrenirsiniz.) C, C++, Java gibi programları da ilk senelerde alırız ancak çok detaylı üstünde durulmaz. İsteyen kişiler kendilerini geliştirmek için okul dışındaki seçeneklerini kullanır veya bölüm değiştirmeyi bile deneyebilirler.
Lab ve Quiz Döngüsü
Bir elektronik öğrencisinin okul hayatı boyunca benimseyeceği, adını dilinden düşürmeyeceği şeylerden biri 'Lab'lar. Yani laboratuvar dersleri. Diğeri ise "quiz". Genellikle hocalar kısa sınavın İngilizcesi olan quizlere bayılırlar. (Bu bölüme başladığımdan beri istisnasız en az 100 quize girmişimdir.)
Lablara gelirsek, aldığınız derslerin rahatlıkla yarısının labı olacaktır. Her şeyi yüzde yüz öğrenmesek bile makineleri, aletleri ilk burda görüp tanırız sektöre girmeden önce. Aldığınız derslere bağlı olarak, öğreneceğiniz şeylerde farklılıklar gösterecektir. Siz hangi makineler sektörde daha çok kullanılıyorsa araştırıp, o dersleri almaya bakın. Sonrasında sıfırdan başlamadığınıza sevineceksiniz, üstüne bir de herhangi bir yerden kurs alıp sertifika edinirseniz sizin için harika bir başlangıç olur.
Laboratuvar derslerinin en önemlisi ve temeli devre dersi. Üçüncü ve dördüncü sınıfta iken sizden devre teorisi dersinde öğrendiğiniz her şeyi su gibi bilmeniz istenecek çünkü ne de olsa işinizin temel taşlarını oluşturuyor bu ders. Kondansatör, diyot, direnç falan bunları ilk gördüğünüz, elinize aldığınız, nasıl kullanmanız gerektiğini öğreneceğiniz lab dersi devre. Açıkçası mühendis olacağınızı da ilk hissettiğiniz derslerden bence.
Bunların yanı sıra, size verilen ödevler ve gireceğiniz quizler sonrasında -bir çok okulda olan uygulama- belli bir süre içerisinde (2 veya 4 ders saati yaklaşık) o haftanın devresini kurmanız beklenir lablarda. Kurduğunuz devrenin çalışıp çalışmamasına göre not alırsınız. Bu bölümde hemen hemen bütün lab dersleri bu mantıkla işliyor. Size öğretilen bir makine ve kurulum var, siz de dersin içeriği ne olursa olsun, her hafta yeni verilen ödevi çalıştırıp puan almaya çalışıyorsunuz.
Staj
Stajınızı, bir aksaklık olmaz ise ikinci ve üçüncü sınıfın yazında yapmanız beklenir. Bazı okullar bir staj isterken, bazıları iki staj yapmanızı ve bunların farklı firmalar olmasını ister. İlk stajınız da genelde çok iş yapmaz, ofis ve çalışma ortamını gözlemlersiniz. Zaten daha ikinci sınıfı yeni bitirdiğiniz için teknik bilginiz yok denecek kadar azdır.(Eğer kendinizi kişisel olarak geliştirmediyseniz.) İkinci stajda ise genelde kafanızda, kabaca bir yol oluşturmuşsunuzdur ve oraya doğru ilerleme kaydetmeye çalışırsınız. Hele ki staj yapacağınız kurumun uzmanlık alanı bu yoldan geçiyorsa, bu sizin için harika bir fırsattır. İş hayatına atılınca karşınıza nereden fırsat çıkacağı belli olmaz çünkü.
Staj yapacağınız firmalar Turkcell, Türk Telekom, Aselsan, Havelsan, Vestel, Arçelik, Bosch, Siemens, Netaş, Tai, Roketsan, THY, Teknokent bulunan üniversiteler olabilirken, daha küçük çaplı firmalarda olabilir. Genellikle staj yapacağınız yerde, en az bir veya en az üç adet (Okula göre değişiklik gösterir.) kendi alanınızdan mühendis olmasını şart koşarlar. Bu şartı sağlayan firmalardaki stajınız genellikle kabul edilir.
Dil
Artık bir çok üniversitenin öğretim dili İngilizce. Tabi ki Türkçe olanlarda var fakat İngilizce olanlarda yadsınamayacak kadar çok. Dilin İngilizce olması sizi korkutmasın. Ben bölüme başlamadan önce ne yaparım diye gerçekten korkmuştum. Anlayabilir miyim, altından kalkabilir miyim diye. Ancak hazırlık okuduktan sonra(Zaten belli bir seviyenin altında hazırlığı tamamlayamıyorsunuz, genelde bu seviye "intermediate" oluyor.) bölüme geçince, hiç korkulacak bir şey olmadığını görüyorsunuz. Hele ki İngilizceniz biraz iyi ise yarı dönemde bölüme geçebilirsiniz.
Eğitim dilinizi İngilizce seçmeniz bana göre çok önemli. Bir kere yapacağınız iş oldukça evrensel. Dünyanın her yerinden firmalar ile çalışacaksınız belki de. Piyasadaki herkes sürekli rekabet içinde, insanlar kendilerine bir şeyler katmak için çok çabalıyor. İngilizce bilmeniz bir ayrıcalık bile değil maalesef. Herkes onu bildiğinizi varsayarak sizden ikinci bir dil isteyecektir. Bu yüzden ikinci dil (Çoğu öğrenci Almanca üzerinde yoğunlaşıyor.) ile uğraşırken, İngilizceniz aktif kalsın istiyorsanız, bölümünüzü İngilizce tercih etmeniz oldukça elzem. Hatta bölümdeki İngilizce size yetersiz gelecektir, siz üstüne bir şeyler katmak için belki de kursa gitmek isteyeceksiniz.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Dört senedir bütün terimleri İngilizce öğrenmiş, bütün dersleri İngilizce görmüşseniz, Türkçe kaynaktan çalışmak oldukça zor olacaktır. Terimlerin çevirileri o kadar birebir ve adeta google translate tadında ki, öğrencilik hayatımda bir kere bile Türkçe kaynaktan çalışamadım(zaten bölümünüz Türkçe değil ise hocalarınızın belirttiği kaynaklardan çalışmak durumundasınız ki bunlar İngilizce oluyor) ve bunun faydasını da evrensel dergi veya makale okurken sıkça görüyorum.
Hazırlık
Yarım dönemde bölüme geçmek güzel bir şey gibi durabilir ama buna karar verirken iki kere düşünün çünkü zorlanabilirsiniz. Kendi yaşadıklarımı aktarmak gerekirse, herşey iyi gidiyor gibi gözükebilir ancak alıştığınız ve beraber okuduğunuz arkadaş çevresinden ayrılıyorsunuz. Bölüme ikinci dönemde başlıyorsunuz ki çoğu ders, önceki bir dersin 2. bölümü. Yani Calculus 2, Fizik 2 gibi. Birincisini almadığınız derslerin ikincisini vermeye çalışmak yetmezmiş gibi, bir de kendi çapında kaynaşan ve birbirini tanıyan bir sınıfın içine dalıyorsunuz. Üniversite, lise gibi değildir. Çok fazla sınıf ortamı yoktur, hele ki üçüncü sınıftan sonra sınıf diye bir şey kalmaz, sadece hangi dersi aldığınız kalır, arada eski arkadaşlarınızı görürsünüz vesaire. Ancak ilk senelerde biraz daha sınıf ortamı mevcuttur ve herkes daha kopmamıştır, hele ki okulunuzun nufusu az ise. Bütün bunlara ek olarak, hazırlığı yarım dönem okuyan arkadaşlarımın çoğunun pişman olduklarını bildiğim için, size bu konuda olumlu bir yönlendirmede bulunamayacağım.
Son olarak;
-Bütün bu bilgilerin yanı sıra, EMO adında bir odası bulunuyor Elektrik Mühendisleri'nin. Buraya öğrenci iken ücretsiz üye olabilirsiniz. Mesleğe başladığınızda da oldukça cüzzi bir ücret karşılında üyeliğiniz devam eder. Siteye kayıt olup profil oluşturabilirsiniz. Şehrinizdeki, bölümünüzle ilgili etkinlik ve seminerleri takip etmeniz için oldukça kullanışlı bir platformdur.
-Bu alanda "networking" dediğimiz iş ağı oluşturmak çok önemlidir. Eğer bu bölüme girmeyi düşünüyor veya yeni başladıysanız, seminerlere gidin, etkinliklere katılın, girişimciler ile tanışın. Online veya aktif kurslara katılın. Staj yapacağınız firmaları özenle seçin ve onların sizi kabul etmeleri için notlarınızı yüksek tutun. Biliyorum zor, ama siz yaparsınız!
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım