Ercan Çetinkaya · 27 Eylül 2020
Zorunlu olarak okula başlama yaşı 7, bizim de ülkemiz de olduğu gibi aslında. Fakat yaşları ne olursa olsun öğrenciler okula kendileri ya da bisikletle gidiyorlar. Fin kültürü çocukların bağımsızlıklarını önemsiyor ve bunun için çalışıyorlar. Ayrıca çocukların her şeyi kendisi yapması bekleniyor, çocukları aileleri okula getirip götürmüyor ve ders çalıştırmıyorlar.
Fin eğitimi genel ve basit bir çerçeve üzerine kurulmuştur. Öğretmenler ve öğrenciler kendi ilgileri ve ihtiyaçları doğrultusunda programlarını şekillendirebiliyorlar. Bu da onları çalışmak zorunda oldukları ya da ilgisiz olduğu derslere değil tamamen ilgi alanları ve hobileri üzerine yönlendiriyor.
3- Notlandırma YOK !
Belki de en önemlisi öğrencilerin üstünde "NOT" diye bir baskı yok. Eğitim hayatlarının ilk 6 yılında hiç bir şekilde not verilmiyor. Sekizinci sınıfın sonuna kadar not verilmiyor ve öğrenciler standart herkesin girdiği değil özelleştirilmiş ilgi alanlarına göre sınava giriyorlar. Sadece 16 yaşında ülke genelinde bir sınava giriyorlar.
Öğretmenlerin gün boyu sınıfta ortalama dört saatleri geçiyor. Öğretmenler de öğrenciler gibi haftada iki saatini mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmakla ve kendilerini geliştirmeye ayırıyorlar.
Finlandiya da ilk okulda öğrencilerin teneffüs olarak geçirdikleri zaman toplam 75 dakika iken bu süre Amerika'da 25 dakikaya kadar düşerken Türkiye' de ortalama 45 dakika olarak belirlendi.
İlk okul seviyesindeki öğretmenlerin bile en az master düzeyinde eğitimleri var ve üniversite başarılarına göre başarısını %10 luk dilim arasından seçiliyorlar. Türkiye'de eskiden öğretmenliğe verilen değeri onlar bozmadan sürekli hale getirmişler ve öğretmenlik şu an bile toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden bir tanesi.
Öğretmenlerin performans yetersizliği nedeniyle işten atılma korkusu yok. Belirlenen konular üzerinde eksiklikleri olan öğretmenlerin, eğitim - öğretim programları ile kendilerini geliştirmesi için okul ve devlet destekliyor, önleri açılıyor.
Belki de tüm öğrencilerin en çok yakındıkları konu "ÖDEV". Türkiye'de eve geldiğin de ödevi olmayan öğrenci yoktur aslında... Fakat Finlandiya' da eğitim yeri okuldur mantığı benimsenmiş ve öğrencilere ödev verilmiyor.
Çocuklara çocuk olarak değil, birey olarak davranılıyor. Çocuklardan biri yeterince öğrenemiyorsa öğretmenler bunu hemen keşfediyor ve çocuğun öğrenme durumuna, ilgi alanlarına ve bireysel ihtiyaçlarına göre programını düzenliyor. Aynı kural, okula uyum göstermeyen, sıkılan ya da öğrenim durumu hızlı olan çocuklar için de geçerli tabiiki.
Finlandiya okulları spora çok yer vermelerine rağmen spor karşılaşması yapacak takım bulamıyorlar. Rekabet, üstünlük,kazanmak finlandiya kültüründe değer verilen bir şey değil. Türkiye'de rakip ve spor karşılaşması yapılacak takım çok.
Finlandiya da özel okul yok ve eğitim ücretlerinin tümü devlet tarafından karşılanıyor. Hiç bir okulun diğerinden fazlası ya da eksiği yok. Okullar arasında rekabetten çok dayanışma var ve bu dayanışma okullardaki eğitim düzeyini eşit tutuyor.
Ve Türkiye'den ayrıldıkları en büyük noktalardan bir tanesi de EŞİTLİK. Öğrencilerin zeka ve becerileri ne olursa olsun aynı sınıfta okuyabiliyorlar.
Avrupa ülkeleri ve Amerika'yla karşılaştırıldığında eğitime ayrılan bütce sınıf ortamına yansıyor ve bu kendini oldukça belli ediyor. Çünkü öğretmenler ve yöneticiler aynı maaşı alıyor. Bu yüzden eğitim maliyetleri düşük kalıyor. Ancak 15 yıllık kıdemli bir öğretmen , üniversite mezunundan çok kazanabiliyor.
Finlandiya’da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemde birlikte yapıyorlar. Yani Fin okullarında hizmetli yok, tüm işler öğrenciler tarafından yapılıyor. Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor.
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım