Burc Karakas · 30 Kasım 2018
Üniversiteye büyük hayallerle giren iletişim fakültesi öğrencileri , üniversite sıralarında yerini aldığı ilk andan itibaren gerçekleştirdiği araştırmalar neticesinde, okuduğu bölüm konusunda kaygıya kapılıyormuş.
Kalıplaşmış algıların günümüzde mahalle baskısı gibi oldukça etkili olduğu günümüzde , iletişim fakültesi öğrencileri psikolojik açıdan ciddi etkilenmiş görünüyorlar. Peki neden?
Birçoğuna göre iş olanaklarının çok kısıtlı olduğu bahane gösterilir. Sonrasında ortaya istihdam sorunu göze çarpar ve bu bölümlerden mezun olan kişilere göz gezdirildiğinde, mezunların başka sektörlere giriş yaptıklarına şahit olmak oldukça mümkün.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilene bir göz gezdirecek olursak; ülkemizde işsizliğin oranı 2018 yılı itibari ile yaklaşık olarak %12 iken , genç işsiz oranı neredeyse iki katı diyebileceğimiz bir miktarda. Yukarıda sözünü ettiğimiz her şey , öğrencilerin kontrolü dahilinde olmayan çevresel faktörlerdi, fakat birazdan sıralayacağımız her madde onlara bağlı olan kısımlar olacak.
Eğer araştırırsanız, ülkemizde 71 farklı iletişim fakültesinin var olduğunu göreceksiniz. Her geçen yıl yeni bir üniversite açıldığını da hesaba katacak olursak , açılması en olası fakülte olarak yine akla İletişim Fakültesinin gelmesi de bu durumun gün geçtikçe daha da kaotik hale gelebileceğinin işaretlerini veriyor. Derseniz ki resmi verilere ihtiyacımız var; 2018 verilerine göre (YÖKSİS) 407 program, 25 farklı türde iletişim eğitimi, 50 bin öğrenci eğitim görüp, her yıl yaklaşık 6500 mezun söz konusu.
2- Alaylı yoldan bu işleri yapan insanların olması
Bir şirkete ya da bir projeye dahil olduğunuzda, veya bir ajansa dahil olduğunuzda orada partnerlerinizin sadece iletişim mezunu olmadığını görebilirsiniz. Bu da yarış halinde olduğunuz kişi sayısı yalnızda 6500 yeni mezun değil, çok daha fazlası olduğu gerçeğidir.
Yaratıcılık yönünde merak sahibi olanlar bu konuda çalışmalar gerçekleştirip sizi ekarte edebilir.
Aslında sizin rakiplerinizin çok daha fazla olmasına karşılık verebileceğiniz en güzel karşılık, öğrencilik yıllarından itibaren çalışmaları hızlandırıp bir şekilde hedeflediğiniz alanlarda isim yapmanız gerektiğidir. Yani para dahi kazanmasanız da bir şekilde o ortamda adınızı duyurarak kendinizi sağlama alabilir ve bilgi açısından da birçok kişinin önünde olabilirsiniz.
Dijital çağın getirilerinden bir tanesi de teknolojiye ayak uydurabilecek kadar kıvrak, yaptığınız işin ölçümlenebileceğini bilecek kadar da bilinçli olmanız gerekir. Yani, dijital dünyayı mutlaka bilmeniz gerekiyor.
Reklam söz konusu dahi olsa , tüm dünyada artık iletişimcilerden ziyade mühendisliklerin kontrolünde gibi görünmeye başladı. Bunun da sebebi yeni teknolojinin belirlenmesinde ve uygulanmasında mutlak pay sahibi olanlar mühendisler oluyor.
Yapay zekanın da dahil olduğu reklam pazarlarında artık yazılım mühendisleri , sizlere daha doğru ve net bir bilgi verebiliyor. Özellikle de kitleler hakkında daha az riskli nokta atışı reklamlar çıkartmanız mümkün oluyor.
Bir sonraki satırı yazana dek birçok şeyin değişebilme ihtimali söz konusu iken iletişim fakültelerinde ne yazık ki öğrencilere verilen dersler oldukça ilkel durumda kalmış oluyor.Güncel kalmak için dijital olarak sürekli öğrenmeye aç olan ve çalışanın elması kesinlikle kızarır. En yeni reklamı, en yeni çekim tekniğini, en yeni algoritma değişimini bilmek aynı zamanda sektörü de bilmek demektir. Güncel kalmaya çalışın.
Bunların haricinde elbette sıkıntılı süreçler söz konusu . Mesela sırf bir yer kazanamadığı için bu bölümü okumakla kendini yükümlü hisseden insanlar gibi , ya da bu bölümü okuyup başka bir alana kaymak konusunda fikir sahibi olanlar olabiliyor ki bunlar da aslına bakarsanız verdiğiniz emeğe büyük bir ayıp olarak adlandırılabilir, size tavsiyemiz; istemediğiniz bir bölümde okumaktansa bir yılınızı ders çalışarak geçirin ve başka bir bölümde okuyun.
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım