Gülçin ÜNER · 29 Kasım 2017
Çağımıza damgasını vuran bir tasarımcı, kendi doğrularından hiçbir zaman taviz vermeyen bir moda ikonu, Kendi döneminde birçok ilke imza atıp, kendinden sonraki nesillere örnek olan, ünü ve şöhreti hiçbir zaman ölçülememiş bir patroniçe, zamanının çok çok ötesinde yaşayan bir kadın Coco Chanel. Gelin bu eşsiz kadını yakından tanıyalım.
19 Ağustos 1983 yılında Batı Fransa-Saumur'da dünyaya geldi. Baba Albert Chanel at arabasıyla pazarları dolaşıyor ve göçebe bir yaşam sürüyordu. Ailesinden bir haber yaşamaktaydı. Annesi Jeanne henüz 20 yaşındayken tüberküloz nedeniyle hayatını kaybetti ve arkasında 5 çocuk bıraktı. Genç annenin ölümünün ardından erkek kardeşler işçi olarak çalıştırılmak üzere tarlalara, kız kardeşler ise katolik manastırına yerleştirildi. Bu sıkı ve disiplinli hayat Gabrielle'ya dayanılmaz gelmekteydi, bu onun istediği hayat değildi.
18 yaşına geldiğinde Gabriella manastırda kalmaya niyetli değildir. Ablası ile Fransa'nın Aubazine şehrine taşınırlar. Daha önce manastırda dikiş ile tanışan Gabriella Aubazine'de kaldığı 6 yıl içinde dikiş dikmeyi iyice öğrenir ve terzi olmayı kafasına koyar. Birkaç zaman sonra Deboutins adlı Fransız subaylarının kıyafetlerini diken bir terzide işe başlar. Burada ilk aşkı Etienne ile tanışır. Fransız Subay Gabriella'yı Cafe Chantat adlı bir eğlence mekanına götürür. Etienne'ninde ısrarı üzerine kendine sahnede bulan genç Chanel sahnede ''Qui qu'a vu Coco dans I'Trocadero?'' şarkısını söyler yani ''Coco'yu Trocadero'da kim gördü?''. Sahneden indikten sonra Etienne Gabriella'ya sarılır ve ''Sen benim için bundan sonra Coco olucaksın.'' der. Coco Chanel o gün doğar.
Etienne Balsan ile 3 yıl birlikte yaşayan Coco'ya başlarda bu yaşam biçimi çekici gelse de tüm gün parti ve içki eşliğinde misafir ağırlamak Coco'ya göre değildir. 1908 yılında Balsan'ın düzenlediği partiye Boy Chapel'de davetlidir. Chapel; İngiliz üst sınıfa mensup, aristokrat bir aileden gelmektedir. Boy Chapel ve Coco Chanel Etienne'yi arkalarında bırakarak Paris'e kaçarlar. Coco burada ilk şapka dükkanını açar. Boy Chapel Coco'nun ilk dükkanını finanse eder ve şapkaların tanıtımı için bir balo düzenler. Balonun baş davetlisi Kraliçe Victoroia'nın torunu Prenses Victoria Melita'dır. Prenses Coco'nun tasarladığı ilk şapka olan küçük kırmızı şapkayı takar daha sonra Coco'nun dükkanı müşteriler ile dolup taşmaya başlar.
Chanel'in 1910 yılına gelindiğinde 21 tane şapka dükkanı vardır. Bunu kişiye özel ve lüks kıyafet tasarımları takip eder ve Chanel markası büyümeye devam eder. Chapel ve Chanel çifti uzun zaman beraber vakit geçirirler. Bundan 9 yıl sonra Chapel evlenir ama Coco ile iletişimini koparmaz. Chapel'in trafik kazası geçirip hayatını kaybettiği gün Coco onu yalnız bırakmaz ve ''Onun ölümü benim için büyük bir şok oldu. Chapel'i kaybettiğim gün aslında her şeyimi kaybettim. Hayatta gelebilecek tüm mutluluklarımı da kaybettiğimi söylemek zorundayım.'' açıklamasını yaptı.
1925 yılına gelindiğinde Coco, Avrupa'da ki elit kesime hitap eden ve tasarımları herkes tarafından beğenilen bir modacıydı artık. Bu sene içerisinde, İngiliz aristokratlarından Vera Bate Lombardi'nin düzenlediği bir partiye katıldı ve burada Westminster dükü ile tanıştırıldı ve resmi olarak adı konulmasa bile o artık bir düşesti. Coco Chanel hiçbir zaman evlenmedi. Westminster Dükü ile neden evlenmediği sorulduğunda;''Bugüne kadar birkaç tane Westminster Düşesi olmuştur ama dünyada sadece bir tane Chanel var.'' demiştir.
6. 2. Dünya Savaşı ve Coco Chanel'in Casusluk ile Suçlanması
1939 yılında 2. Dünya savaşı başladığında Chanel tüm butiklerini kapattı. Yalnızca evinde giysiler dikerek o dönemi geçirdi. Bir Alman Subayı ile aşk yaşadığı iddaa edildi ve Nazi casusu olmak ile suçlandı. Amerika'nın Fransa'ya ambargo koyduğu modanın zor günler geçirdiği dönemde Fransa'da olan Vural Gökçaylı modacıların katıldığı bir konsey toplantısında Coco Chanel'in ayağa kalktığını;''Ne telaş ediyorsunuz. Amerikalıların modacısı mı var? Tıpış Tıpış yine Paris'e gelecekler'' dediğini anlatır ama Coco Chanel hayatında ilk defa yanılıyordu ve gelmediler sözleriyle cümlesini tamamlıyor. Coco'nun casus olmadığını dile getiren Vural;''O bir nazi casusu değildi. O zamanlar Fransızlar her Almanla konuşana casus damgası vuruyordu zaten.'' diyor.
2. Dünya savaşı bittiğinde 1945 yılında İsviçre'ye taşındı ve 1954 yaşında Paris'e geri döndü. Tam artık her şeyden elini eteğini çekti derken, 70 yaşından sonra tekrar meydana çıktı, zamanı geçmiştir artık diyenleri utandırdı ve 87 yaşına kadar hiç durmadan çalıştı, hep yarattı. 87 yaşındayken yaşlılığa engel olamadı, hasta ve yorgun düştü buna rağmen bahar koleksiyonunu hazırlamaktan geri kalmadı. 1971 yılının 10 Ocak tarihinde soğuk bir pazar günü hayata gözlerini yumdu.
Vural Çakmaklı'nın açıklamasına göre;''Chanel'in konforlu moda anlayışı, yeteneği ve dünyayı saran ünü Atatürk'ün ilgisini çekmiş olmalı ki,1930'larda ondan Türk Silahlı Kuvvetleri için kıyafet tasarlamasını rica etmiş. Coco subaylardan sonraki bütün üst düzey merasim giysilerini tasarlamış. Atatürk'ün katafalkının etrafındaki generallerin giysilerine ve 1930'larda balo fotoğraflarına bakarsanız,hepsi bir tiyatro kostümü tasarımcısının elinden çıkmış gibi muhteşemdir. Bunların tümü de Chanel tasarımıdır.'' Bunları nereden bildiği sorulduğundan Çakmaklı;''Paris'te Bibliotheque National'da Atatürk'ün Chanel'e verdiği siparişlerin belgelerini gördüm. Atatürk'ün bu kıyafetleri Chanel'e tasarlatması TSK tarihinde hem tasarım hem de Chanel gibi dünyanın hayran olduğu bir modacı ile çalışmak anlamında bir ilk oldu. Askerimiz 1945'e kadar o kıyafetleri giydi.'' açıklamasında bulundu.
''Yeri doldurulamaz olmak için her zaman farklı olunmalıdır.'' diyen Coco Chanel korselerin içine sıkışmış, kabarık elbiselerinin içinde kaybolmuş kadınların yaşadığı bir dönemde birçok yeniliği denemek için ilk örneği önce kendi üzerinde biçerdi. Yeni şeyler denemeyi seven Chanel, temkinli davranmaktan nefret ediyordu. Gelin şimdi sizlerle Chanel'in stil önerilerine bakalım.
Coco Chanel'in moda anlayışı her zaman rahatlık üzerine kurulu olmuştur. Onun için her zaman müşterilerinin ve kendisinin rahatlığı ön plandadır. Şık olmak sade ve basit olmak demektir. Bu anlayışla tasarladığı alçak topuklu ayakkabılar, ceket altına giyilen kolsuz bluzlar, uzun kayışlı çantalar bugün bile kadınların en çok tercih ettikleri arasındadır.
Kadın pantolonu tasarlayan ve giyen ilk kişi olan Chanel'in cesareti başlarda eleştirilse de, kısa zamanda kadınlar arasında pantolon modası hızla yayılmıştır. Kısa pantolonları klasik kazaklarla giyer, gece dışarı çıkmak için ise geniş pantolonları tercih ederdi. Marlene Dietrich bu pantolonların meşhur olmasında önemli rol oynamıştır.
Kadınların iş hayatında rahat edebilmeleri için düz,dar ve diz altı etekleri tasarladı. Bugün bile iş kadınlarının en çok tercih ettiği kıyafetler arasında yer almaktadır.
Chapel'in cenazesinde giydiği siyah elbise çok beğenildi ve ''Siyah,Küçük Elbise'' kavramı hayatımıza girdi. Siyahı bir matem rengi olmaktan çıkarıp günlük hayata uyarladı. Bugün herkesin dolabında mutlaka bir tane bulunan siyah elbiseler ile 1926 yılında tanışmış olduk. Bu elbiselerin meşhur olmasında Audrey Herburn'ün katkısı büyüktür.
Kadın giyim tarzına boncuklarla süslenmiş denizci takımlarını soktu ve bu tasarımı çok sevildi. Böylece yumuşak ceketler hayatımıza girmiş oldu artık kadınlar hiç olmadıkları kadar rahat ve zarif görünüyordu.
Coco Chanel aksesuarları çok seviyordu. Takıları üst üste takmak favori görünümüydü. Pahalı mücevherler ile bijüteriyi birleştiriyordu. Bu görünümü çok beğenildi ve taklit edildi.
Siyah ve beyazın uyumunu çok severdi. Giydiği kıyafetlerde ve tasarımlarında siyah ve beyazı oldukça sık kullanırdı. Özellikle ayakları küçük gösterdiğine düşündüğü için Chanel'in meşhur siyah-beyaz ayakkabılarını yarattı. Bugün bile hala ünlülerin vazgeçemediği ayakkabılar arasındadır.
Omuz Askılı Çanta
Omuz askılı çanta iyidir, çünkü elleri serbest bırakır. Chanel'in klasikleri arasına girmiş, zincir saplı kapitone omuz çantası hala çok satanlar arasındadır ve modası asla geçmeyecek.
Marliyn Monroe'e 1952 yılında verdiği bir röportajda ''Bana geceleri pijama mı, gecelik mi giyiyorsun diye soruyorlar, oysa ben yalnızca Chanel No.5 ile uyuyorum.'' der. Marilyn parfümün reklam yüzü olur ve parfüm satışları bir anda yükselir. Bugün kadın kokusu dediğimizde aklımıza ilk gelen parfümlerden biridir.
1920'lerde saçlarını kısacık kestirdi ve Bob kesim saçlar bu sayede ortaya çıktı. Beyaz tenliliğin soyluluk göstergesi olduğu bir dönemde güneşte yanarak bronzlaştı. O dönem tepki aldıysa bile bronz ten sonradan çok popüler oldu.
Kim demiş oyunu kurallarına göre oynamak gerekir diye? Esmer, minyon yapılı ve sert görünüşlü bu kadın, ona dayatılan kuralları hiç umursamadı. Kendi kurallarını dünyaya kabul ettirdi. ''Hoşuma giden şeyleri moda kılmak için deği, hoşuma gitmeyenleri demode kılmak için bu mesleği seçtim'' dedi. Adı Time; yüzyılın en önemli 100 kişisi listesine giren tek modacı oldu. Coco Chanel küçük bir kadındı ama büyük bir dünya yarattı.
Onun hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Alfonso Signorini tarafından yazılan '' Chanel-Rüya gibi bir hayat'' adlı kitabını okumanızı ve 2009 yapımı ''Coco Chanel'den Önce'' filmini izlemenizi tavsiye ederim.
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım