Berk Ayvalı · 13 Kasım 2020
1.Stephen King – Göz
Stephen King korku/gerilim okuyanların yakından tanıdığı ve okuyunca bırakamadığı bir kalem.
Bu romanında annesi aşırı dindar olan bir genç kızın ilk ergenliğe girişiyle artan baskıdan ve çevresindeki insanların küçümseyici tavırlarından bunalıp raydan çıkışından bahsediyor usta yazar.
Ben kitabı okur okumaz sinemada filmine gitmiştim. Önce kitabı okuyup sonra filmini izlemek inanılmaz lezzetli oluyor, tavsiye ederim.
2. John Rector – Paranoya
Kitabı okuduğumda 6. Sınıftaydım, baktığınız zaman o yaşlarda bir kitaptan etkilenmem olağan; küçük sayılırım fakat üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen kitabın bana hissettirdiklerini hâlâ unutamıyorum.
Okurken her kelime zihnimde yer edindi, ben okudukça sahneler film gibi zihnimde oynamaya başladı.
Hayatının en büyük hatasının karısını öldürmekle tehdit edişi olduğunu anladığında evinin arkasındaki tarlada öylece yatan ölü bir kızın cesedine bakıyordu; ne var ki geçmişi ve sinirle de olsa savurduğu tehditlerden sıyrılmasına yardımcı olacak tek insan da yine o ölü kızdı. Acaba okuduklarınızın hangileri rüya hangileri gerçek?
3. Aleksis Stamatis – Kül Ana
Nemesis yayınlarının bastığı gelmiş geçmiş açık ara en iyi kitap. Okurken korkuyu iliklerime kadar hissettiğimi anımsıyorum.
Ana konu şu; dindar kadın bir gün sandalyesinde otururken bir anda yanıp kül oluyor fakat bunun sebebi başucunda duran mum değil çünkü kadın küle dönerken oturduğu sandalye dahi sapasağlam. Bu olay üzerine araştırmaya başlayan 3 çocuk hiç beklemedikleri olaylarla karşılaşacaklardır.
Not: Bu olay kitabı okuduktan sonra zihnimi çok kurcalamıştı, bir sonraki yazımda yanma olayından ve en akıl karıştırıcı örneklerinden bahsedeceğim..
4.Tess Gerritsen – Bıçak Sırtı
King korku alanında ne kadar iyiyse, Gerritsen da polisiyede o kadar iyi!
Benim Tess ile tanışmam Siliniş kitabı ile olmuştu; kendisi kitapları diziye uyarlanacak kadar başarılı bir yazardır keza Siliniş kitabı da serinin devamı ile birlikte Rizzoli & Isles dizisine kaynak olmuştur. Lâkin bir dönem psikopat gibi Tess külliyatı oluşturmuş ve birçok romanını okumuş biri olarak üzülerek belirtmeliyim ki her kitabında gidişat aynı, sürekli okuduğunuzda kitabın sonunu tahmin ediyorsunuz. Bir zaman sonra keyif vermemeye başlıyor. Yine de ilk okuduğum zamanlarda aldığım hazzı göz önünde bulundurarak listeye katmak istedim.
Bu romanda tertemiz bir sicile sahip olan Doktor Kate’in harika geçeceğine emin olduğu ameliyattan masada en yakın arkadaşı ile masumiyetini bırakarak çıkışının ardından bu beklenmedik olayın gerçekleşme sebebini ve sorumlusunu bulmak için verdiği uğraş anlatılıyor. Acaba psikolojik problemleri olan Kate mi yoksa birileri onunla oyun mu oynuyor?
5.Erdem Katırcıoğlu – Ruhlar Çağırıyor
Kitabı bir sahaftan hiç aklımda yokken şans eseri almıştım, aldığım ilk yıllarda yazar hakkında doğru dürüst hiçbir bilgi bulamamam kitabın bendeki etkisini yüksek ölçüde arttırmıştı. Diğer kitabı “Bir Satanistin Anıları”nı da göz önünde bulundurduğumda o dönemki “Ben Türk yazar okumam!” kaprisimin ne kadar boş olduğunu bir kez daha kabulleniyorum. Okurken sizi bilgilendirirken ödünüzü de koparıyor!
Ruhlar Çağırıyor romanının ana karakteri Aynur; felsefeye düşkün fakat uzun yıllar sekreterlik yapmak zorunda kalmış ekonomik kriz çıkıp işsiz kalınca “iş olsun, taştan olsun, benim olsun, ne olursa kabulüm” diyerek hiç bilmediği bir ailenin yanında bakıcı olarak çalışmaya başlayan bir kız. Bakıcı olarak gittiği o evde hiç ummadığı olaylarla karşılaşacak olan Aynur şu sorulara yanıtlar sunuyor: Ruhlar gerçekten var mı? Varsa nasıl şeyler? Onlarla iletişim mümkün mü? Ölüm ötesinde bize haber verirler mi? Reenkarnasyon var mı? Varsa nereye kadar?
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım