Yunus Gülcü · 12 Aralık 2017
Sağlığında kıymeti bilinmeyenlerden Oğuz Atay da..
İlk romanı Tutunamayanlar birçok yayınevinden “Okunmaz bu!” diyerek ret cevabı almış, nihayet bir yayınevi bulunduğunda çok kalın olduğu gerekçesiyle iki cilt halinde basılmış lâkin okura ulaşamayınca ikinci cilt depo köşelerinde tozlanmaya mahkûm bırakılmıştır. Kenter Tiyatrosu’nda sahnelenmek üzere götürdüğü “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı eseri ise kapıdan geri çevrilmiştir.
Tutunamayanlar’ın taslağını o dönem hem üstadı olarak gördüğü hem de en yakın arkadaşlarından olan Vüs’at Orhan Bener’e okutmuş, arkadaşının isteği üzerine romandan bir kısım çıkarılmıştır. Çıkarılan bölümün farklı bir kitabında hikâye olarak yayımlandığı söylense de tam metin hâlâ meçhul.
En sevdiği yazarların Dostoyevski ve Kafka oluşu onu post modernizme yönlendirdi bunun etkilerini başta Tutunamayanlar ve diğer tüm kitaplarında görmek ziyadesiyle mümkün.
“Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, “Peki herkes ne yapıyor?” diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum.”
İşte kendini ve yaptığı işi böyle özetliyor Atay.
Ölümü de eserlerinin vefatından sonra popülarite kazanması kadar ironikti. Sohbet etmek için toplandıkları arkadaşının evinde girdiği lavabodan uzun süre çıkmayınca arkadaşlarının seslenmesi üzerine “Sevinmeyin, daha ölmedim.” dedikten dakikalar sonra yaşamına veda etti.
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım