Burc Karakas · 05 Nisan 2018
Erasmus, birçok öğrencinin gönlünde yatan aslandır. Herkes öğrenciyken yurtdışında bir macera yaşamak ister. Üstelik macera yaşarken diğer yandan farklı eğitim alışkanlıkları ile birlikte birbirinden farklı birçok kültürü de tanıyabilme fırsatı bulmanız mümkündür. Tabi herkes yapmak ister Erasmus'u ama ilk etapta bu programdan geri adım atılmasının sebebi her zaman maddi olur.
Maddi olur diyoruz çünkü öğrencilere verilen hibeler var olsa da yurtdışında yaşam pek de kolay olmadığından göz korkutur. Bu korkunun temel nedeni de kuşkusuz hergün biraz daha yükselen Euro kurudur. Madem ki problemimiz Euro o zaman bizler de Euro'nun geçmediği yerlerde Erasmus macerasına yelteniriz.
Prag
Güzelliğin somutlaştırılıp şehir planlamasına dökülmüş hali, Kafka’nın depresyonundan ve yazdıklarından sorumlu şehir Prag, Euro’nun kullanılmadığı şehirlerden bir diğeri olduğu için sevinç çığlıkları atmamıza neden oluyor. Prag’ı sevmememiz mümkün değil. Özellikle Eski Şehir bölgesine vurulacağınız, orta yerinden geçen Vltava Nehri’nin civarında cirit atmaktan bile mutluluk duyacağınız bu şehir, bizce bu listenin tartışmasız favorilerinden! Oralara kadar gitmişken mimarisi ile sizi bayağı şaşırtacak Dancing House’u görmeyi de unutmayın. Bina, dans eden kadın ve erkek figürlerinden esinlenilerek tasarlanmış. Nasıl olacak demeyin, oluyor. Güzel olduğu kadar öğrenci ekonomisi adına makul da!
Sadece Erasmus için değil, seyahat için de gözde mekan haline gelen Bükreş, 2018 yılının da en popüler noktalarından biri haline geldi.Neredeyse her liste bizi Bükreş’e gitmeye itiyor, her ünlü yayın Bükreş’in güzelliğinden bahsediyor. Şanslıyız, çünkü Romanya’ya bayağı yakınız. Üstelik bu liste için bir diğer kriterimiz olan “Euro bize uzak, Avrupalılara yakın olsun” konseptimize de uyuyor. Eski Şehir bölgesinin güzelliği, gece hayatının canlılığı ve metro ağının genişliği de bonus olarak geliyor. Yani öğrenciysen burada çok rahat edebilirsin.
Listenin kapanışını bir diğer efsane ile yapalım: Tuna Nehri’nin ayırdığı Buda ve Peşte’nin birleşiminden oluşan, kötü espriler yapmaya ya da aşk temalı benzetmeler ile klişelere koşmaya müsait olan Budapeşte! Şehir, gerek eğlence amaçlı, gerek kültürel amaçlı bir gezi için kesinlikle harika bir seçenek, insana İstanbul’un “eski” hallerini hatırlatıyor. Gitmişken dünya çapında namı alıp yürümüş kaplıcalarında vakit geçirmeden (öyle anneanne işi değil, içinde parti yapılanları bile var), hafta içi ya da hafta sonu fark etmeksizin her daim eğlenceli olan gece hayatına kapılmadan, parlamento binasını gece ışıklandırması ile görmeden dönmek olmaz, zaten tam olarak o an şehir ile aşk yaşamaya başlayacağınız andır. Eğer denk getirebilme imkanınız varsa Budapeşte’ye Avrupa’nın en popüler müzik festivallerinden biri olan Sziget Festival döneminde gitmeniz de önerimizdir. Orada eğlenmeyen hiçbir yerde eğlenemez arkadaşlar, o kadar iddialıyız.
Belki bu yazımızda sizlere çok fazla derecede eğitim bilgisi vermemiş olabiliriz arkadaşlar ama emin olun sadece eğitim istenmiş olsaydı birçok öğrenci arkadaş ülkesinde kalmayı tercih ederdi. Bu yüzden gittiğiniz ülkelerde macerayı sonuna kadar yaşamak gerekir ve ne kapabiliyorsanız kendi vizyonunuza kesinlikle kardır.
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım