Berna İnci · 23 Ocak 2019
“Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz. Uçmayı öğrenebiliriz!”
Bir martı için uçmak demek karın doyurmak demektir. Ama martı jonathan için öyle değildi. Jonathan kendi potansiyelini keşfetme yolunda olan bir martı. Sürüsüne ayak uydurup benim tabirimle asalak ve ölü yaşamak yerine tam anlamıyla uçmaya odaklanan sınırlarının olmadığını gören bir martı jonathan. Sürüsünün ona garip yaklaşımı, ailesinin onun adına üzülmesi ve en sonunda sürüden atılmasına rağmen o inandığını şeyden vazgeçmiyor. Kalıplara sığmayı kabul etmiyor. Kendi kabuğunu kırıp göklere çıkıyor. Aynı kendisi gibi olan martılarla karşılaşıp potansiyellerini keşfediyorlar. Birini severken tanrısallaştırmamak gerektiğini gösteriyorlar.
"Hangi sistem olursa olsun, kendisini güncelleyemedikten sonra hurafelerin, bağnazlığın gölgesinde yok olmaya mahkumdur"
Alıntılardan göreceğiniz üzere efsane bir kitap. Benim gözümde ölmeden önce okunmalı kitaplarından. Çünkü gerçekten güçlü kabuklarımız ve sınırlarımız var. Gerek din, gerek aile, gerek çevre “ne der?” diye yapamadığımız, yapmaktan korktuğumuz pek çok şey var. Kitaptaki mesajlar bu düşünceleri kırmaya yönelik. “AŞ KENDİNİ! HALA AYNI DÜŞÜNCELERE, AYNI DAVRANIŞLARA, AYNI BAĞNAZLIĞA TAKILI KALIRSAN YOK OLUCAKSIN!” diye bağırıyor resmen. Martı’yı mutlaka okumalı okutmalıyız diye düşünüyorum.
Sınırlarımızı aşmamız dileğiyle…
Berna İnci
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım