Burc Karakas · 01 Mayıs 2018
"Anlıyorum ama konuşamıyorum"cümlesi, ülkemizde bulunan birçok öğrencinin yabancı dile karşı verdiği tepkidir. Herkes yabancı dilde bir şeyler izler, müzik olursa dinler bir güzel havalı havalı rollere de girilir ama söz konusu bir diyalog olduğu zaman atasözünün de dediği gibi dut yemiş bülbül misali susmayı tercih ederler. Çünkü dil konusunda yetenekten ziyade emek verilmesi esastır.
Her ne kadar ülkemizde birçok üniversite ve lise özellikle İngilizce konusunda eğitim tavrı takınmış olsa da öğrencilerin bu konulara yaklaşımları o seviyede değildir. Çünkü öğrenci iken genel anlamda kafalar yabancı dilde eğitimi kabul etmemek adına çeşitli bahanelerin doğmasına sebep olur. Ki o sebeplerden en büyüğü de "neden kendi ülkemizde yabancı dilde eğitim alalım?" dır. Aslında bu cümlenin kocaman bir yanlış olduğunu anlamak için çok fazla beklemeye de gerek kalmaz.
Dünyanın en çok konuşulan dili Çince ve İspanyolcadan sonra 3. sırada yer bulmasına rağmen İngilizce global yani evrensel bir dil olarak kabul edilir. Amerika’nın ekonomik, askeri, teknolojik güç kapitalizmi, İngiliz mandacılığı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının küreselleşme üzerindeki etkileri İngilizceyi en çok öğrenilen ve kullanılan dili haline getirdi. Günümüzde internet teknolojileri, ticaret, bilim, uluslararası ilişkiler, diplomasi gibi birçok alanın dili olmuştur. Dünyanın yaklaşık 7,6 milyar nüfusa sahiptir ve bunun 1,5 milyarı İngilizce konuşmaktadır. Bu da aslına bakarsanız Dünya nüfusunun 5'te 1 anlamına gelir. Ülkemize yabancı dil eğitiminin girmesi ise Cumhuriyet dönemlerine denk gelir fakat hala bu konuda başarılı bir ülke olduğumuz söylenemez.
Günümüze geldiğimizde yine her konuda dilimize yerleşmiş olan yabancı kelimeleri kullanma konusunda çekince yaşamayız, fakat ne anlama geldikleri konusunda pek bir bilgi sahibi olduğumuz da söylenemez. Netice itibari ile uzun bir süredir dünyevi gelişmeleri İngilizce takip etmek durumundayız.
– Do you speak English?
+ Nein
- Sprechst du deutsch ?
+ No
Bakın arkadaşlar, belki birçoğunuz bilmez ama bu replikler bir dönem ülkemizin Maradona'sı olarak adlandırılan bir futbolcunun yabancı basına verdiği demeçten alıntıdır. İşte durumumuz bu kadar vahim.
Peki neden vahim ?
Çünkü bugüne kadar dili öğrenme konusu sadece ellerimize tutuşturulan kağıt ve kelamlere emanetti ve ezberciliğin bir dili öğrenmek adına fayda sağlayamayacak olduğunu anlamak çok zor değil.
Şimdilerde yetişen nesillerin yanlış seslendirmeleri ile de olsa dil konusunda başarılı olmasının yegane sebebi ise oynadıkları interaktif oyunlar ve bu oyunları oynayabilmeleri için sahip olmaları gereken kalıpların hayatın başka alanlarında, özellikle popüler yayınlar takip edilirken de karşılarına çıkmasıdır.
Dil konusunda bugüne kadar sergilenen yanlış eğitim sistemleri sizlerin dil konusunda bir şeyler edinme isteğini kesinlikle köreltmesin. Emin olun oynadığınız oyunlar, dinlediğiniz müzikler, izlediğiniz yayınlar üzerinde gerçekleştireceğiniz birkaç farklılık sizlerin dil konusunda hakimiyetini kolaylaştıracaktır. Telaffuz konusunda da tereddütlere düşmeyin, neticede yabancı birinin bizim dilimizde kurduğu cümleler bizlere sempatik gelebiliyorsa bizler de bir ingiliz sörü gibi konuşmak zorunda değiliz.
Unutulmamalıdır ki, konuşma becerisi olmadan dil bilmek, kumda tüple dalmaya benzer. Derin olmayan bir yerde suyun altında nefes alabilmek görsel açıdan bir şey vermeyeceği için oldukça yavan kalır. Konuşma konusu da dil için böyledir.
Dip not; altyazılı izlediğiniz film ve dizilerin birçoğunun o kadar da kibar konuşmadığını bilmek hepinizin hakkıdır. "Lanet olsun" İngilizce
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım