Burak Akçay · 16 Şubat 2021
Japonlar, herkesin bir ikigai’si, yani yaşama amacı olduğuna inanmaktadır. Bu amaç, insanları sabah yataklarından kaldıran ve güne devam etmelerini sağlayan şeydir. Japonya’da, insanlar emekliliklerinden sonra bile faal kalmaya devam etmektedir. Aslında birçok Japon gerçekten emekli olmaz. Japonca’ya bakıldığında, “işi tamamen bırakmak” anlamına gelen bir emeklilik sözcüğünün olmadığı görülmektedir.
Hayatın bir amacı olduğunda, yaşanılan her anda mutlu bir akış yakalanır. Herkesin ikigai’si farklıdır. Ortak olan ise, herkesin bir amaç edinmeye çalışmasıdır. Para gibi, güç gibi, başarı gibi teşviklerin hayatı ele geçirmesine izin verilmemelidir.
Yunan stoacı filozof Epiktetos’a göre, kendinize bir amaç seçmeden önce, öncelikle bunu iyice ölçüp tartmanız ve bu amacın tüm zorluklarını gözden geçirmeniz gerekmektedir. Amacınız tutarlı ve size uygun olmalıdır.
Bir satranç oyuncusuna, bir dansçıya ya da bir kaya tırmanışçısına yaptıkları eylem sorulduğunda, iş esnasında tamamen o işin akımına kapıldıklarını ve yaşamdaki diğer şeylerden kendilerini soyutladıklarını anlatırlar. Hatta hırsızlar, gece herkes uyurken bir eve girip tüm mücevherleri çalmak kadar eğlenceli bir iş bulamadıkları için hırsızlık yaptıklarını söylemektedir. Claremont Yüksek Lisans Üniversitesi'nde Psikoloji alanında profesörlük görevi yürütmüş olan Macar-Amerikalı psikolog Mihaly Csikszentmihalyi, bu optimum deneyime akış ismini vermiştir.
Cerrahlık mesleğinden örnek verecek olursak; bir çok kişi için cerrahlık, heyecan verici, haz duyulası bir meslektir. Fakat bu işten büyük haz duyan ve işini zevkle yapan cerrahlar olduğu gibi, bu işten bir süre sonra sıkılan ve kendini alkole, kumara veren bir çok cerrah da bulunmaktadır. Yaptıkları işten keyif alan cerrahlar incelendiğinde, genel olarak çeşitliliğe, son tekniklerde bir miktar deneme yapmaya imkan veren; işin araştırma ve öğretme tarafında da boy gösteren hastanelerde çalıştıkları görülmüştür. Bu cerrahlar için asıl önemli olan para ve prestijden ziyade içsel yöndür.
Mihaly Csikszentmihalyi’ye göre, zorluklar da işten alınan zevki arttırır. Kamçılayıcı zorluklar bulmanın en kolay yollarından birisi rekabettir. Ancak; rakibi mağlup etmek zihnimizde en iyi performansı sergilemekten daha önemli hale geliyorsa, işte o zaman haz kaybolmaya başlar. Rekabet sadece kişinin becerilerini geliştirme amacında olduğunda haz verir. Kendi başına bir amaç olduğunda, artık eğlenceli olmaktan çıkar.
İşlerinden keyif almayı, boş zamanlarını israf etmemeyi öğrenen insanlar, hayatlarının çok daha anlamlı olduğunu hissederler. Amerikalı avukat ve siyasetçi David Brightbill bu konuda şöyle demiştir: “Gelecek yalnızca eğitimli insanın değil, boş zamanını akıllıca kullanmayı öğrenmiş eğitimli insanındır.”
DePaul Üniversitesi’nde araştırmacı olan Owen Schaffer’a göre, akışı yakalayabilmek uygulanabilecek bazı temel stratejiler bulunmaktadır.
Öncelikli olarak, zor ama aşırı zor olmayan bir görev seçilmelidir. Seçilen görev, mevcut becerilere göre fazla basitse kişi çabuk sıkılır. Fazla zor olduğunda ise vazgeçme olasılığı yüksektir. İnsanlar kendilerini hayal kırıklığına uğramış gibi hissedebilir. Bunun yanında, net, somut bir hedef olmalıdır. Takım misyonunu net bir şekilde ifade edemeyen şirketler başarısız olmaya mahkumdur.
Akışı yakalamak için net bir hedef koymak da önemlidir. Fakat işe koyulduğunda, onu arkada bırakabilmek de en az onun kadar önemlidir. Yolculuk başladıktan sonra hedef takıntı haline getirilmemelidir.
Yapılması gerekenlerden bir diğeri de tek bir göreve yoğunlaşmaktır. Günümüzün en önemli sorunlarından biri de budur. İnsanların etrafında o kadar çok teknolojik alet ve dikkat dağıtıcı şey vardır ki, tek bir göreve yoğunlaşamazlar. Bir iş e-postasını yanıtlarken, diğer yandan Youtube’dan müzik dinler, telefonuna gelen mesajı yanıtlar, sonrasında da Facebook hesabına göz gezdirirler. Bu sürecin sonunda da e-posta konusunun ne olduğunu bile unuturlar.
İnsanlar aynı anda birden fazla iş yapmanın zaman kazandırdığını düşünse de, bilim aynı şeyi söylememektedir. Yapılan araştırmalar, aynı anda birkaç iş yapanların verimlerinin çok düştüğünü göstermektedir. Birkaç şey üzerinde çalışmanın, verimliliği en az %60, IQ’yu ise en az 10 puan azalttığı belirtilmektedir. Beyin, saniyede milyonlarca bit bilgiyi alabilir; fakat bunlardan sadece birkaç düzinesini işleyebilir.
Özetle, hayat boyu mutlu olmanın yolu size uygun ve tutku duyacağınız ve yaşama amacınız olacak bir meslek seçmek ve kendinizi işin akışına bırakmak olabilir. Bu nedenle, yaşama amacınızı bul ve kendinizi akışa bırakın!
Hayalinizdeki üniversiteyi bulalım